5 Kasım 2015 Perşembe

ALLAH'IN DİLEMESİ


مشيئة الله

( Allah’ın Dilemesi )
            
     Meşietullah tamlaması, Allah’ın istemesi, Allah’ın dilemesi, Allah’ın arzulaması anlamına geliyor. Bu ifade Kur’an-ı Hakim’de farklı zaman kalıpları ve kombinasyonlarla kullanılıyor: Allah isterse, Allah isteseydi, Allah’ın istediği, Allah’ın istemesi, Allah’ın istediği şey, Allah’ın istediği kimse gibi.
     
Meşietullah’ın yanında meşietülinsandan da bahsetmek gerekiyor. İnsan bu dünyaya hür irade ile donatılarak sınav için gönderilmiş bir varlık. Sınavın selameti için insanın özgür olması gerekiyor. İnanan bir insan özgürlüğünden vaz geçebilir. Ama cehenneme giden bir insanın hak ettim itirafı için özgürlüğünü yaşaması gerekir. Allah kimseye zerre kadar zulüm yapılmayacağını belirtiyor.
     
Kur’an-ı Hakimi okurken, anlamaya çalışırken onu hayatın merkezinde, üç boyutlu düşünmek gerekiyor. Onu, Mushafın sayfası gibi tek boyut üzerinden okuyarak doğru anlamak mümkün değil. Esbab-ı nüzul ilmi bu nedenle önemlidir. Kur’an-ı Kerimin üç boyutlu simülasyonunu oluşturmamıza yardım eder. Okuduğumuz ayetin anlamını: Kim demiş? Kime demiş? Niçin demiş? Ne zaman demiş? soruları ile anlamamızı sağlar. Ayetin bağlamını belirginleştirir.
     
Kur’an-ı Hakimi okurken dikkat edilmesi gereken başka bir husus onun hitabi bir metin olduğunu hatırdan çıkarmamaktır. O masa başında yazılmış bir kitap değildir. Hayatın ortasında, mücadele içerisinde 23 yılda peyderpey indirilmiş bir kitaptır. Ve hitap usulü ile indirilmiştir. Bu nedenle hitabın muhatabının iyi bilinmesi gerekir. Eğer muhatap iyi bilinmezse metnin doğru anlaşılması mümkün olmaz.[1]
               
         İslam Tevhid dinidir. İnançta, düşüncede, eylemde hayatın her alanında tevhid. Kur’an-ı Kerimi anlama çabasında da tevhidi bakışı korumak gerekir. Tevhidi bakış Kur’an-ı Kerimi kendi bütünlüğü içinde ele almayı gerektirir. Bir konuyu diğer ayetlerin ışığında anlamaya çalışmayı gerektirir. Bir konuyu diğer ayetlerden soyutlayarak, ayeti de bağlamından soyutlayarak doğru anlamak mümkün olmaz.
                
       Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus Kur’an-ı Kerimi asr-ı saadetteki yalınlığı ile anlama çabası taşımaktır. Zihnimizi sonraki dönemlerin yönlendirmesinden, şekillendirmesinden arındırarak en yalın haliyle anlama çabası içinde olunmalı.
      
Bu girişi, meşietullah ifadesinin ve ifadenin geçtiği ayet-i kerimeleri doğru anlaşılmasına katkı sunması amacı ile yaptık.
     
Meşietullah ifadesi Kur’an- Hakim’de birkaç farklı formda kullanılır. Bu formlarla ilgili tüm ayet-i kerimeleri zikretmek mümkün ama gerekli değil. Her form ile ilgili yeterli sayıda ayet-i kerime eşliğinde konuyu anlamaya çalışacağız.

هو الذي يصوركم في الارحام كيف يشاء‘ Al-i İmran Suresi, 6. Ayet. “ O, sizi rahimlerde nasıl isterse öyle şekillendirendir.”  

 قال كذلك الله يخلق ما يشاء ‘’ Al-i İmran Suresi, 47. Ayet. “ … öyle dedi. Allah dilediğini yaratır.”  

قل ان الفضل بيد الله يؤتيه من يشاء  ‘Al-i İmran Suresi, 73. Ayet. “ Üstünlük Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir de.”

و لكن الله يجتبي من رسله من يشاء  ‘Al-i İmran Suresi, 179. Ayet. “ … ama Allah resullerinden dilediğini seçer. “
‘    ولكن ينزل بقدر ما يشاء ‘ Şura Suresi 27. Ayet “ ama Allah yağmuru istediği miktarda indirir.

‘  لله ملك السماوات و الارض يخلق ما يشاء  ‘ Şura Suresi 49. Ayet. “ Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’ındır. Allah dilediğini yaratır. “

‘  ان يشاء يذهبكم يات بخلق جديد İbrahim Suresi 19. Ayet. “ Eğer Allah dilerse sizi yok eder ve yeni bir varlık yaratır.”
         
       Meşietullah ile ilgili bu formdaki ayet-i kerimeler Allah’ın evrende mutlak otorite sahibi olduğunu ve istediği gibi tasarrufta bulunduğunu belirtir. Yukarıdaki ayetler ve bu formda gelen ayetlerde meşietullah ve meşietulinsan arasında bir kesişme olmadığından insanın özgürlüğü ile ilgili bir kısıtlamada hissedilmemekte.
         
     Kelam kitaplarında Allah’ın fiilleri ve hikmet çerçevesindeki tartışmaları bir kenara bırakıp meşietullah ile ilgili diğer formdaki ayet-i kerimelere geçelim.
     
 ‘ خالدين فيها ما دامت السماوات و الارض الا ما شاء ربك ان ربك فعال لما يريد     Hud Suresi 107. Ayet-i Kerime. ‘  Cehennemdekiler yer ve gök var oldukça –sadece Allah’ın dilemesi hali başka- ebediler olarak oradadırlar. Çünkü Rabbin her zaman dilediğini yapandır.’ Hud Suresi 108. Ayet. Aynı ifadeleri cennetlikler için ifade eder.

ما كان لياخذ اخاه في دين الملك الا ان يشاء الله  ‘ Yusuf Suresi Ayet-i Kerime 76. ‘ Melikin dinine göre kardeşini– sadece Allah’ın dilemesi hali başka - alma imkânı yoktu .’

 وما يكون لنا ان نعود فيها الا ان يشاء الله ربنا A’raf Suresi 89. Ayet-i Kerime. ‘ Bizim için– sadece Allah’ın dilemesi hali başka – ona eski dine dönüş ihtimali yoktur. ‘
            
         Yukarıdaki ayet-i kerimeler dikkatle okunduğunda meşietullah ifadelerinin kâfirlerin umutlarının kesilmesi için getirildiği görünür.   Müslümanlar cennette, kâfirler cehennemde Allah dileyene kadar kalacak, sonra hayat son bulacak anlamında değil. Ya da Allah izin verirse tekrar küfre döneriz yoksa dönmeyiz anlamında da değil.  Bunların mümkün olmadığı, her şeyin maliki Allah’ın bunları istemeyeceği dolayısıyla gerçekleşmesinin mümkün olmadığını teyit etmek için yukarıdaki ifadeler kullanılmış.  Tireler arası cümleciği mealen şu şekilde ifade etmek de mümkün :- sadece Allah’ın dilemesi hali başka ki, Allah zaten istemez-
    
ولا تقولو لشيء اني فاعل غدا.الا ان يشاء الله    ‘Kehf Suresi 24. Ayet-i Kerime. ‘ Bir iş için – Allah’ın istemesi ile -   yarın yapacağım deyin.’ Ayet-i Kerime adab ile ilgili bir ifade içeriyor. Yukarıdaki formun olumlu hali olarak değerlendirilebilir. ‘ Allah’ın istemesi ile Allah’ın izni ile yarın yaparım ‘ anlamında kullanılmıştır. Yoksa ‘ Allah isterse yaparım ‘ anlamında değil.          
    
.   لو- ان şart edatları ile başlayıp ‘ şayet Allah dileseydi ‘, ‘eğer Allah isteseydi’ ifadesi barındıran ayet-i kerimeleri başka bir form olarak değerlendirebiliriz.
     
و لو شاء ربك لجعل الناس امة واحدة ‘  Hud Suresi 118. Ayet-i Kerime. ‘ Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı.’ Bu formdaki ayetler insanların inanç özgürlüğüne sahip olduklarını Allah’ın insanların yanlış tercihlerini zorla değiştirmediğini belirtiyor. Allah’a yönelen insanlara Allah’ın yardımının bunun dışında olduğunu söylemeye gerek yok.
         
     Meşietle ilgili ayetlerin bir kısmı insanın meşieti ile ilgili. Bu formda gelen ayetlerin insanın özgürlüğünü ve yaptıklarından bu nedenle sorumlu olduğunu ifade eder.
     ‘ و قل الحق من ربكم فمن شاء فليؤمن ومن شاء فليكفر   ‘Kehf Suresi 29. Ayet-i Kerime. ‘ Hak Rabbinizin katındandır de. Artık kim dilerse inansın, kim de dilerse inkâr etsin.’ Bu özgürlük sebebi ile iyiler mükâfatı, kötüler de ikabı hak ederler.   
      Son form olarak da aşağıdaki ayet-i kerimeleri örnek verebiliriz. Diğer örneklerden farklı olarak insan özgürlüğünü sınırlayacak biçimde çevirilerini çokça okuduğumuz ayetler
       ‘ كلا انها تذكرة فمن شاء ذكره وما يذكرون الا ان يشاء الله ‘ Müddesir Suresi 53.54.55. Ayet-i Kerimeler. ‘ Hayır öyle değil, o bir öğüttür. Kim, isterse öğüt alır. Allah’ın dilemesi hali başka, onlar kendi istekleri ile öğüt almaz .‘
    
ان هو ذكر للعالمين لمن شاء منكم ان يستقيم وما تشءؤون الا ان يشاء الله رب العالمين  ‘  Tekvir Suresi 67.68. 69. Ayet-i Kerimeler. ‘ âlemler için bir öğüttür. Sizden doğru yola girmek isteyen için. Ama siz zaten, âlemlerin Rabbi Allah’ın istemesi hali başka, kendi isteğinizle öğüt almazsınız.’
            
     Kur’an-ı Kerimin hitabi bir metin olduğunu söylemiştik. Bu tür metinlerde hitabın muhatabı önemlidir. Muhatabı yanlış yerde aramak metni yanlış anlamaya sürükler. Zihni yönlendirir. Müddesir Suresinde, onlar zamiri kullanılmıştır. Onlar kimlerdir? Peygamberin ( S.A.V.) tüm muhatapları mı? Yâda tüm insanlar mı? Elbette onlardan kastedilen Peygamber döneminde yaşayan insanların bir kısmıdır.  Bunlar kâfirlerdir. Bunlar ancak Allah’ın istemesi ve dolayısıyla zorlaması ile öğütten yararlanabilir. Ama Allah bunu istemez. Onların meşietini ellerinden alarak özgürlüklerini ortadan kaldırmaz. Yoksa anlam Allah istemekçe, Allah dilemedikçe onlar öğüt almaz şeklinde anlaşılamaz.
           
     İkinci ayette aynı mantık ile ele alınmalıdır. Tekvir Suresinde ise siz zamiri kullanılmıştır. Siz zamiri aynı şekilde tüm insanları mı yoksa Peygamberin ( S.A.V.) muhataplarının bir bölümünü mü kapsamaktadır. Elbet de bir bölümünü.
        
     İnsanların bir kısmı Kur’an-ı Kerimi okuyarak, akıl ederek öğüt alır. Bunlar özgür iradelerini bu şekilde kullanır. Bunlara diyecek bir şey yok zaten.
        
     İnsanlardan bir kısmı ise öğüt almaz. Öğüt almak istemez. Bunlar ancak Allah zorlarsa öğüt alırlar. Bu durum imtihan güvenlini zedelediğinden Allah bunu zaten istemez.
       
     Ayet-i Kerimeler, Allah’ın insanların tercihlerine, insan özgürlüğüne değer ve önem verdiği için zorla değiştirmediğini, şayet istese değiştirebileceğini vurguluyor.  İnsanların inkâr kararlılıklarını imana döndürmek Allah için elbette kolaydır. Ancak, Ayetlerin vurguladığı anlamın tam aksine sanki Allah istemese insanın iradesi hiçbir işe yaramaz şeklindeki çevirisi ilginç.

الله اعلم بمراده



[1] Daha geniş bilgi için bakınız: Mustafa YILDIZ, Son Mesaj Kur’an-ı Kerim ve Gerekçeli Türkçe Meali

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder